Bebek, doğduğu andan itibaren, kendiliğinin yansımasını görmeye ve bu sayede bağlamaya ve kendiliğinin gelişimine ihtiyaç duyar. Bu süreç doğal olarak ilk bakım verenlerimizin etkisiyle şekillenir. Onların aynaladıklarıyla hem dış dünyayı tanırız hemde iç dünyamıza bakabiliriz.
Deneyimlediğimiz ilk ilişkilerde, bize yoğunlukla yansıtılanlar kendilik tasarımız yer eder ve kendimizi bu çerçevede algılamaya başlarız. Fakat bebeklik çağındaki kendilik henüz tam anlamıyla şekillenmemiştir; bütünlük ve süreklilik kazanabilmesi için başkalarına gereksinim duyarız Kohut benliğimizi kazanırken adeta araç rolünü üstlenen bu kimseleri “kendilik nesnesi” olarak adlandırmıştır. Ona göre güdüler ve diğer ilişkisel ihtiyaçlar ebeveynler tarafından doyurulmalı; aynalanmalıdır. Onlar aracılığıyla edinilen deneyimlerin içselleştirilmesiyle kendilik gelişir.
Temelde, aynalamayı şu şekilde sınıflandırabiliriz:
Çocuğun duygu ve becerilerinin dışarıdan bir göz ile onaylandığını hissetme ihtiyacı ‘’Birincil Aynalanma’’ ihtiyacına işaret eder. Bir “Öteki” olan ebeveynin gözünde varolduğunu ve önemli olduğunu görmek ihtiyacıdır.
İkincil aynalanma ise güçlü bir başkasıyla özdeşim kurarak, onun üzerinden kendiliğini oluşturma ihtiyacıdır. Bu başkası onu koruyabilecek kapasitede olmalıdır, en azından çocuğun hissetmek istediği budur.
İkizlik aynalanmasıysa kişinin kendine benzer bir sosyal grup tarafından kabul edildiğini hissetmesidir. ]O gruba karşı aidiyet hissidir.[
Bu ilgi ihtiyacı yeterli düzeyde karşılanmazsa kişinin sağlıklı narsisizmi tamamlanamaz ve durum kişiyi çeşitli kendilik bozukluklarına götürebilir.
Birincil aynalama eksikliği kişiyi grandiyöz tarafa götürürken, ikincil aynalamanın yetersiz olması kırılgan narsisizme götürebilir. Grandiyöz yapıda kişinin ebeveynlerince karşılanamayan ilgi açlığı ileriki yaşamında da sürer ve kişi çevresinden takdir görmek için sürekli bir çaba ve aynalanma arayışı içinde olur.
İkincil aynalama eksikliği ise kırılgan narsisizme sebep olur. Bu kez kişi kendiliğine dair değil, önemli gördüğü kişiyi idealize ederek ondan övgü bekler, onun gölgesinde yaşarak var olur.
Kişi güvenilir birini bulup yeniden aynalanana kadar bu döngü sürer çünkü derindeki yaralarını telafi etme çabası içindedir. Ona bu aynalanmayı sağlayacak olan, sağlıklı ilişki geliştirdiği bir kişi ya da terapisti olabilir.
Terapide ortaya çıkan buna ilişkin aktarımlarsa şu şekildedir:
İdealleştirme aktarımında terapist geçmişte saplandığı narsistik gelişim dönemine yeniden dönüşünü sağlayacak olumlu kendilik nesnesinin yerini almıştır. Bu aktarımda kişi terapistini yüce bir kişi olarak görür ve çocukluğunda ebeveyn imgesi üzerinden kendilik oluşumuna katkı sağladığı gibi burada da terapistin parçası gibidir.
İkizlik aktarımında ise, terapist kişinin kendisi gibi hissedilir. Kişi düştüğünde yanında biri olduğunu bu sayede hisseder.
Ayna aktarımında ise kendiliğini onaylamak ve teyit etmek için kişi küçüklüğündeki gibi birincil aynalamayı sağlayacak kişiye yani terapiste durumu transferize ederek, zamanında eksik kalmış aynalamayı yeniden yaşantılama şansı doğurur.
Yapılan aynalamalar gerçek başarılar üzerinden gidip, kişi zaman içinde makul narsistik kırılmalara maruz kaldıkça kişinin kendiliği bütünleşmiş, sağlıklı bir hal almaya başlar.
Söz konusu kendilik-nesnesi aktarımlarının sırası her zaman olmamakla beraber çoğunlukla idealizasyon ile başlayıp, ikizliliğe doğru ve oradan da aynalamaya doğru gider. Bu durumu ufak bir piramite benzetecek olursak tabanda idealizasyon ve terapistin göklere çıkarılması (ikincil aynalama eksikliğini kompanse etmeye yönelik bir girişim) vardır. Sonraki aşamada kişi benzerlikleri aracılığıyla terapistiyle özdeşim kurar. Terapistle aynı konumda görür. Ve son aşamada kişi ayna aktarımı sergileyerek terapistin kendini tıpkı çocuklukta beklediği gibi aynalayıp takdir etmesini bekleyerek kendiliğine dair güven kazanır.
Psk. Vildan Bilge Tanış
KAYNAKÇA
•ÇETİN, F. Ç. (2001). Kendilik Patolojisi Belirtisi Olarak Kimlik Kargaşası. Türk Psikiyatri Dergisi, 12(4), 309-314
•KÜÇÜK, B. T., & AĞAOĞLU, G. Annenin Geçmişi, Çocuğun Geleceği. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi, 2(3), 77-93.
•YURDUŞEN, S. (2015). Ebeveyn Kaybı Ve Kardeş Doğumunun Kendilik Psikolojisi Üzerine Etkisi. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2(2), 1-12.
Comments